Katılımcılar adına açıklamayı CHP Tarsus İlçe Kadın Kolları Başkanı Figen Acıyiyen okudu:
“Bugün 8 Mart! Bir kez daha erkek egemen sisteme, ayrımcılığa, şiddete karşı isyanımızla, dayanışmamızla sokaktayız. Hayatlarımız üzerindeki ataerkil tahakkümü kabul etmiyoruz. Bize dayattıkları kalıpları reddediyoruz. Hayatlarımız, emeğimiz, bedenimiz, özgürlüğümüz için sokaktayız.
2025 yılını ‘aile yılı’ ilan eden iktidar bizleri şiddet gördüğümüz evlere hapsetmek istiyor. Aile yılı programı kapsamında sarıldıkları nüfus politikaları ile kaç çocuk doğuracağımıza, nasıl doğuracağımıza müdahale ediyorlar. LGBTİ+’ların varoluşu ‘sapkınlık’ diye adlandırılarak nefret politikaları tırmandırılıyor. Aile yılı ilan ettikleri 2025’in ilk ayında 33, ikinci ayında 12 kadın öldürüldü. Kadınların, Lgbti+ların, çocukların hayatlarını hedef alan aile politikalarınızı reddediyoruz.
İktidar aile politikaları ile yarattığı yoksulluğun üstünü örtmeye çalışıyor. 12. Kalkınma Planı kadınların hayatları ve emekleri üzerinden yükseliyor. Aile içinde daha fazla emek sömürüsüne uğruyoruz. Kamusal olması gereken hasta, yaşlı, çocuk bakımı kadınların omuzlarına yıkılıyor. Bizlere yüklenen bakım emeği yüzünden güvencesiz, esnek, düşük ücretli işlere mecbur kalıyoruz. İşyerlerinde de cinsiyet eşitsizliği yüzünden çoğu zaman erkeklerle aynı işi yapmamıza rağmen düşük ücretler alıyoruz. İşyerlerinde tacize, mobinge uğruyoruz. Görünmeyen emeğimizin sesini yükseltiyor, güvenceli çalışma hakkımızı istiyoruz.
Kadın düşmanı politikalar, LGBTİ+lara yönelik nefret dinci gericilikle besleniyor. Diyanet Aile politikalarının geliştirilmesinde en aktif aktörlerden biri konumunda. Kadınların şiddet karşısında susması, emeğinin sömürülmesi, LGBTİ düşmanlığı dinci gericilikle meşrulaştırılıyor. Hayatlarımızdaki gerici kuşatmayı laiklik mücadelesi ile dağıtacağız.
İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede hukuksuzca çıkan iktidar kadınlara ve LGBTİ+’Lara açmış olduğu savaşı kazanımlarımızı tek tek hedef alarak sürdürüyor. Kadınların şiddet karşısında en büyük güvencelerinden biri olan 6284 Sayılı kanun tartışmaya açılıyor. Kadınların ve kız çocuklarının güvencesi olan Medeni kanun hedef alınırken, yasada planladıkları düzenlemeler üzerinden LGBTİ+’ların varoluşu da yok sayılıyor. Birbirimizin elini bırakmadan varoluşlarımız, hayatlarımız ve kazanımlarımız için sokaktayız.
Kazanımlarımıza yönelik saldırılar bir yandan da kayyum politikaları ile sürüyor. Kadınların kazanımları olan eşitlik birimleri, kadın danışma merkezleri, sığınma evleri kayyumlar eliyle kapatılıyor. Kadınlar bir kez daha kayyumlar eliyle şiddet karşısında savunmasız bırakılıyor.
Patriyarkal kapitalizm dünyanın dört bir yanında yarattığı yoksulluk, yıkım, savaşlar, işgaller, soykırımlar kadınların hayatını kuşatıyor. Türkiye’de ve Ortadoğu’da sürdürülen savaş politikaları en çok da kadınların hayatlarını etkiliyor. Biz kadınlar halkların eşit ve özgür yaşadığı bir barış için mücadele ediyoruz.
Kutsal aile politikalarına, erkek şiddetine, emek sömürüsüne, mobbinge, LGBTİ+ düşmanlığına, yoksulluğa karşı mücadele ediyoruz. Mücadelemiz ne bir günden ne de bugünden ibaret. Mücadelemiz patriyarka kadar eski. Bu 8 Mart’ta da eşitsizliğe, sömürüye, patriyarkaya, kapitalizme karşı yüzyıllardır direnen kadınlardan aldığımız güçle dayanışmayı büyütüyoruz.
Dayanışmamızla, renklerimizle, varoluşlarımızla, onurumuzla sokaklardayız. Buradayız, her yerdeyiz, alışın hiçbir yere gitmiyoruz. Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz!
Yaşasın 8 Mart!
Yaşasın Kadın Dayanışması!”
