Sosyal devlet, kamu kaynaklarının, devletin her bir bireyinin insanca yaşaması açısından, kanunlar ve kurallar vasıtasıyla “hizmet” olarak aktarılmasını içerir.
Onlarca yıl çalışan bir emekçinin emekli olması ve ömrünün son döneminde insanca bir yaşam standardına kavuşması, sosyal devlet ilkesinin en önemli ayağını oluşturmaktadır.
Ekonomik göstergelerin oldukça kötü olması ve Türk Lirası’nın alım gücünün her geçen gün daha da azalması; toplumun geniş kesimlerini olduğu gibi, elbette emeklileri de gerçekten çok çok zorlamaya başlamış vaziyette.
Kısacası EYT olarak adlandırılan emeklilikte yaşa takılanlara, seçim öncesi çıkarılan yasa ile emeklilik hakkı tanınmasının ve bunun da alanlarda seçim propaganda malzemesi yapılmasının üzerinden henüz iki yıl geçti.
Onlarca yıl çalıştıktan sonra bu hakkı elde edenler ve dosyaları ile birlikte SGK’ya başvurarak emekli olan milyonlarca insanın büyük bölümü şu an için eline geçen 12 bin veya 13 bin TL gibi komik rakamlarla hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.
Onlarda, milyonları oluşturan emekliler ordusuna girmenin ve geçim sıkıntısı içerisinde yaşam mücadelesi vermenin çabası içerisindeler. Kısacası EYT yasası çıktığında büyük sevinç yaşayıp, bu haktan yararlananların çoğunluğu pişmanlık yaşamakta!
Çünkü, kamu kaynaklarının üretim odaklı projeler yerine sürekli betona yatırılması ve bunun yanında borçlanma ile bütçede kapanması zor deliklerin açılmasının faturasını günümüz Türkiye’sinde başta emekliler olmak üzere asgari ücretle ay sonunu getiremeyen çalışan emekçiye, her kepenk açtığında yarınını düşünmek zorunda kalan esnafa, yanında çalıştırdığı bir işçisini daha çıkartmamak için direnen işverene, binbir emekle yetiştirdiği ürününü hak ettiği fiyata satamayan çiftçiye, başarılı olmasına rağmen eğitim giderlerini karşılayamayan öğrenciye, ev hanımına; kısacası halka ödettiriliyor!
Bugünden yarına, ekonomik göstergelerin düzeleceğini beklemek, yılbaşında milli piyangonun büyük ikramiyesinin çıkmasını umut etmekle aynı eşdeğerde!
Maliye’nin başına getirilen her Bakan, topluma söyleyecek fazla bir şey olmadığı için, vergisi ve ÖTV’si olmayan umut dolu sözlerden bir demet sunarak, zaman kazanmaya çalışıyor!
Tıpkı geçtiğimiz günlerde mevcut Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Pahalılığa kolay çözüm yok bir yıl bitti geriye iki yıl kaldı” cümlesi gibi!
Yani sayın Bakan “Emekliler Yılı” olarak müjdelenen 2024’ün benzerini 2025 ve 2026’ta da yaşayacağımızı bir noktada müjdeledi!.
Sonrası kerim. İki yıl sonrada muhtemelen bir Bakan değişikliği yaşanır ve gelen yeni Bakanımızda güzel ve umut verici sözlerle biraz daha zaman ister… Kısacası yuvarlanıp gideriz!